karagöz Administrators
Mesaj Sayısı : 314 Yaş : 36 Nerden : Ankara İş/Hobiler : ata binmek, yüzmek, pc Lakap : jackal Kayıt tarihi : 26/05/08
| Konu: ZAMANIMIZIN KIYMETİNİ BİLİYORMUYUZ? Perş. 29 Mayıs 2008, 08:59 | |
| Efendim geçen gün kitap karıştırırken karşıma şöyle bir söz çıktı. Diyordu ki: Biz hep zamandan şikayet ederiz. Bir de zamanın dili olsaydı da konuşsaydı, acaba o kimden şikayet ederdi? O zaman düşündüm ve kendi kendime �herhalde benden şikayet ederdi� dedim. Değerli dinleyenler hayatımızda ne yazık ki öylesine boş ve zararlı uğraşlar vaktimizi çalıyor ve günümüze hakim oluyor ki buna üzülmemek elde değil. Ve üstelik, çalınan, zaman değil hayatımızın ta kendisi. Çağımıza baktığımızda; belki dünya ve insanlık tarihinde en çok oyalama araçlarının, sergilendiğini (hatta ortaya saçıldığını) görüyoruz. Ve yine üzülerek görüyoruz ki değerli dinleyenler gün 24 saat adeta planlaşmışçasına vaktin kaybedilmesine ayrılmış. Bu dünyada ve öte dünyada genç ve diri kalmanın, sağlamca yere basmanın tek yolu ZAMANI SANİYELERİNE KADAR YERLİ YERİNDE KULLANMAK olsa gerek. Değerli dostlar şöyle bir düşünelim; her sabah kalktığımızda defterimiz 24 saatle doldurulur: evet tam 24 saat. Aslında düşündüğümüzde oldukça uzun bir zaman. Ve bu 24 saat hal diliyle bizlere derki; �Ey ademoğlu! Ben yeni bir günüm ve senin davranışlarına şahidim. O halde beni iyi şekilde kullan. Çünkü kıyamet gününe kadar bir daha geri gelmeyeceğim� Peygamberimiz de bir hadisinde şöyle buyurur: �İKİ NİMET VARDIR. İNSANLARIN ÇOĞU BUNDA ALDANMIŞTIR: SIHHAT VE BOŞ VAKİT� Efendimizin de ifade ettikleri gibi bu iki büyük nimetin değerini kaybetmeden önce fark edemiyoruz ve sonunda ah vah etmemiz de hiçbir işe yaramıyor. Değerli dinleyenler biz hoşlansak da hoşlanmasak da zaman hep aynı hızla akıp gidiyor. Zamanın çabuk veya yavaş geçmesinden şikayetçi olabiliriz ama bunu sorun ettiğimizde tek yaptığımız şey biraz daha yaşlanmak olacaktır. Değerli dostlar biz dursak da yürüsek de , uyanık olsak da uyusak da zaman akıp gidiyor. Ömür bitiyor. Sayılı nefesler sayıca azalıyor, tükenmeye doğru gidiyor.
Ve ömrümüzün uzunluğunu, daha yaşanacak ne kadar zamanımız olduğunu bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki o da : Her Insan Ölecek Yaştadır� O halde güzel bir sey yapalım. Madem ki yaşıyoruz, sihhatli nefesler alıyoruz... Bir sey yapalım güzel olsun .Çok mu zor? O vakit güzel bir sey söyleyelim. Dilimiz mi dönmüyor? Güzel bir sey görelim. Veya:Güzel bir sey yazalım .yazamıyor muyuz? Öyleyse, Güzel bir seye baslayalım � Herkesin üstesinden geleceği bir sey mutlaka olmalı. O gayretten uzak duramayız. Çünkü Vakit geçiyor . Büyüklerimiz: �Zaman çok kıymetli bir sermayedir� demişler. Kur'an -ı kerimde de bu sermayeyi boşuna tüketmeyelim diye: �Boş kaldın mı hemen başka bir işe koyul� diye emredilmiş. Bu ayetin tefsirini sizler için biraz araştırdım. İsmail Hakkı Bursevi Hazretlerinin eseri olan Ruhul Beyan tefsirinde şöyle deniyordu: Bir insanın hiçbir iş yapmaksızın boşu boşuna oturması veya dinini ya da dünyasını ilgilendirmeyen işlerle meşgul olması düşünce sakatlığına, akıl zayıflığına ve gafletin insanı esir almasına işarettir. O halde şöyle bir kendimizi kontrol edelim, düşüncemiz de bir sakatlık var mı, aklımız da bir zayıflama var mı veya gaflete esir düşmüşmüyüz biraz düşünelim ne dersiniz? Şimdi sizlere zamanın değeri hakkında uygulamalı bir dersi anlatıcaz : Zaman Yönetimi dersi profesörü sınıfa girip karşısında duran İş idaresi mastır öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, "Bu gün Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkarttı. Arkadan, kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar. Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova küçük taş çıkarttı, kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak büyük taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilerine dönerek bir kez daha "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Bir öğrenci "Dolmadı herhâlde" diye cevap verdi. "Doğru" dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşların arasına döktü. Gene öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?" diye sordu. Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar. "Güzel" dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşaltı. Sonra öğrencilerine dönerek "Bu deneyin amacı neydi" diye sordu. Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar dolu görünürse görünsün, daha ayırabileceğimiz zamanımız mutlaka vardır" diye cevap verdi. "Hayır" dedi profesör, "bu deneyin esas anlatmak istediği "Eğer büyük taşları baştan yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın" gerçeğidir". Öğrenciler şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken profesör devam etti: "Nedir hayatınızdaki büyük taşlar? Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayâlleriniz, sağlığınız, başkalarına faydalı olmak, onlara bir şey öğretmek... Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi, belki bir kaçı, belki hepsi. Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı kavanoza ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman bir daha koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz.� Bu deneyden sonra herhalde sizler de hayatınızdaki büyük taşların neler olduğunu düşünmeye başlamışsınızdır. Ben de bu deneyi ilk defa okuduğumda �acaba benim hayatımda önem verdiğim şeyler neler ve bunlara öncelik veriyor muyum yoksa gelecek zamana mı bırakıyorum' diye baya uzun bi süre düşündüm. Ve üzülerek gördüm ki : Zaman herkeste var ama, boşa harcıyoruz. Kıymetini bilmiyoruz çoğumuz. Boş şeylerle geçiyor , elden kaçıyor. Ömür bitiyor, ortada bir şey yok� dönüp baktığımız zaman koca bir ömür boşa geçmiş� sonra tabi çok kederleniyoruz üzülüyoruz; ah, vah ediyoruz ama, zaman bir daha geri gelmiyor. Halbuki Peygamberimiz (s.a.v) ne güzel dua etmiş �Zamanını bilene Allah rahmetine erdirsin� Yani zamanının kıymetini bilene Allah merhamet etsin diyor. Ve yine bizleri bir hadisiyle uyarıyor Efendimiz (s.a.v): �Dünya hayatı, bir anlık bir zamandan ibarettir. O halde onu, Allah yolunda geçiriniz.� | |
|